LEAN-YALIN KELİMESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI
İlk olarak 1990 yılında Daniel T. Jones ve James P. Womack tarafından kaleme alınmış “The Machine That Changed The World – Dünyayı Değiştiren Makina” adlı kitapta telefuz edilmeye başlanan Yalın Fabrika kavramı ile ortaya çıkan “Yalın” kelimesi; daha sonra 1996 yılında yine aynı iki yazarın yazdığı “Lean Thinking – Yalın Düşünce” kitabı ile devam etmiş ve bugün 17 ülkede hizmet veren Yalın Enstitü’ler ile tüm dünyaya yayılmıştır.
Dünyayı Değiştiren Makina kitabında dile getirilen ancak marka ve isim olarak telaffuz edilmeyen bu “Yalın Fabrika” o dönemde Amerikalı ve Avrupalı rakiplerine maliyet, kalite, üretkenlik ve teslimat açısından oldukça geride bırakan Toyota Motor Company’den başkası değildi.
TOYOTA ÜRETİM SİSTEMİ VE YALIN
1930’lu yıllarda ve özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında ürettiği otomobiller ile üretkenlik kabiliyetlerini ve envanter yönetim sistemini iyileştirmeyi odağına alan eski Tekstil makinaları üreticisi Toyoda ailesi gerek üretim sisteminde getirdikleri yenilikler, gerekse sürekli gelişim ve üretim kontrolü ile ilgili ortaya attığı uygulamalar ile maliyetlerini rakiplerine oranla oldukça kısmayı başarmıştı. Amerikan pazarında 1929’da ürettiği ilk AA modeli ve İkinci Dünya Savaşı sonrası ürettiği modeller ile pek yer edinemeyen Toyota Markası; 1970’teki Petrol Krizi sonrasında oldukça popüler olan düşük motor hacimli yakıt cimrisi otomobilleri ile Amerika Otomobil pazarını adeta sallamıştı. 1970 sonrası pazarda günden güne söz sahibi olmaya başlayan bu otomobilleri diğer Japon rakipleri takip etmiş ve Japon Otomobilleri Amerikan pazarının %40’a yakınını ele geçirmeye başlamıştı. Düşük maliyette yüksek kalitede otomobil üretmekle kalmayıp müşteri isteklerini karşılama konusunda da oldukça başarılı olan bu otomobiller Amerikan Rakipleri rahatsız etmeye başlamıştı. Bu konuda bir şeyler yapılması gerektiğinin farkında olan üreticiler Massachusetts Teknoloji Üniversitesi’nin önderliğinde gerçekleşen ve Otomobilin Geleceğini Yazacak olan 5 yıllık 5 milyon dolar bütçeli bir araştırma projesinin içine dahil olmuştu.
DÜNYAYI DEĞİŞTİREN MAKİNA: OTOMOBİL
Bu araştırma projesinin 3 yöneticisi Jamas P. Womack, Daniel T. Jones ve Daniel Roos’un kaleme aldığı rapor 5 yılın sonunda bir kitap olarak raflarda yerini almıştı. Dünyada Otomotiv sektörünün gelişimini ilk üretim yöntemlerinden başlayarak ele alan ve tüm dünya pazarını satış maliyet ve kalite göstergelerine göre analiz eden bu kitapta 18. yüzyılın sonunda ortaya çıkan ilk otomobilin üretim macerasından başlayarak sırasıyla kitle üretim yöntemleri, Henry Ford’un ortaya attığı montaj hatları ve günümüzde uygulanmakta olan modern üretim sistemleri ele alınmıştı.
Henry Ford öncesinde kitle üretim araçları ile maliyetlerin düşüşü her ne kadar önemli bir atılım olsa da otomobiller henüz geniş kitlelere ulaşmamıştı. Henry Ford otomobil imalat süreçlerinde kitleler halinde standart halde üretilmiş parçaların montaj operasyonlarını adımlara parçalamayı ve bu operasyonları hareket eden bir konveyör bandı üzerinde işçilere dağıtmayı düşündü. Böylece bir işçi hiç yeteneği olmasa dahi Henry Ford‘un fabrikalarında çalışabilirdi. Ucuz işgücü ve artan bireysel verimlilik ve toplam üretkenlik sayesinde maliyetleri oldukça düşüren Henry Ford piyasa fiyatını kendi belirler olmuştu. Böylece otomobil daha ucuzlayarak herkesin sahip olabileceği bir ürün halini almış; uzak mesafeleri kısaltarak modern şehirlerin oluşumunda büyük rol oynamıştı. İşte bu yüzden otomobil “Dünyayı Değiştiren Makina”ydı.
2. DÜNYA SAVAŞI VE DEĞİŞEN TÜKETİCİ ALIŞKANLIKLARI
1929 Büyük Ekonomik Krizi’ne kadar piyasayı kasıp kavuran Ford’un Model T’si; alım gücünün dibe vurduğu 1929 sonuna kadar piyasada tek markaydı. Ancak daha sonra Alfred Sloan’ın General Motor ile ortaya koyduğu model çeşitliliği Ford’un siyah renkli tek tip otomobiline göre daha çok ilgi çeker olmuştu. Tüketici alışkanlıkları ve beğenilerinin ilk kez önem arz ettiği dönem tam olarak bu yıllardı. Bu dönem 2. Dünya Savaşının başlamasına kadar sürüp gitmişti. Aynı dönemde eski tekstil makinaları üreticisi olan Toyoda; ürettiği prototipler ile otomotiv pazarına giriş yapma hayalleri kuruyordu.
İkinci Dünya Savaşı ile savaş endüstrisinin körüklediği araştırma geliştirme projeleri ve hayatımıza yeni giren ve onu kolaylaştıran birçok endüstriyel ürün tüketici alışkanlıklarını değiştiren gerçek bir devrimdi. Ürün çeşitliliği ve endüstriyel faaliyetlerin silbaştan şekillendiği bu yıllarda üretim kaynakları özelleşmeye başlamış ana üretici-tedarikçi ilişkileri yeni yeni yerleşmişti.
O dönemde savaştan yeni çıkmış yenik Japonya elindeki kaynakları en ideal şekilde kullanmanın yollarını arıyor; bir yandan Amerikan yardımları ile ayakta durmaya çalışıyordu. Amerika’dan gelen iki bilim adamı Edward Deming ve Joseph Juran önderliğinde Japonlara öğretilen Toplam Kalite kavramı ilk olarak bu dönemlerde telafuz edilmeye başlanmıştı.
Müşteri alışkanlıkları ve tüketici beğenilerinin önem arz etmeye başladığı bu dönem ana üreticilerin birçok rakibinin de türemesine sebep olmuştu. Arzın günden güne fazlalaşarak talebin önüne geçtiği bu yıllar; ürün çeşitliliğinin artmasının yanında maliyet kontrolü ve üretkenliğin öneminin hatırlatmasıyla bir dönüm noktasının daha habercisi olmuştu. Amerikan Pazarındaki otomobiller ürün çeşitliliği ile müşteri beklentilerini karşılıyor bile olsa bu; ancak belirli bir seviyeye kadar mümkündü. 1970’teki Petrol Krizi ise tüm dengeleri alt üst etmişti.
1973 PETROL KRİZİ VE JAPON MUCİZESİ
Petrol Krizi ile artan yakıt fiyatları; daha öncesinde pek yüzüne bakılmayan Japon otomobillerinin ilgi çekmesine sebep olmuştu. Düşük motor hacimli Japon Otomobilleri daha az yakıt tüketimi ile benzer bir performans sergiledikleri için kısa sürede Amerika Pazarında kendilerine hatırı sayılır bir yer edinmeye başlamıştı. 1930’lu yıllarda Kiichiro Toyoda’nın Amerikan Pazarına Japon otomobili satmak konusundaki başarısız girişimi yıllar sonra çıkan petrol krizi ile bu sefer oldukça başarılı olmuştu. Japonlar öğrendikleri Toplam Kalite Yaklaşımı ve sağladıkları verimli iş disiplini ile hem yakıt verimliliğinde çığır açan yüksek kalitede araçlar üretir olmuşlar; hem de müşteri isteklerini karşılayacak ve onu her zaman memnun edecek bir üretim sistemi tasarlamışlardı.
Kısa sürede Amerikan pazarında büyük yer edinmeye başlayan başta Toyota olmak üzere tüm Japon firmaları Amerikalı ve Avrupalı üreticiler tarafından yakın takibe alındılar. Bu üreticiler kendilerine şu soruyu sormaya başladılar: “Japonlar nasıl oluyor da bu kadar kaliteli bir otomobili bu kadar düşük maliyetle ve aynı zamanda da müşterinin istediği zamanda ve istediği özelliklerde üretebiliyor?”
İşte o dönem (ve belki de halen) otomotiv ile ilgili tüm bu soruların cevabı Womack, Jones ve Roos tarafından kaleme alınan “Dünyayı Değiştiren Makina” kitabında gizliydi. Gerek Amerikan ve Avrupa’daki üreticilerin yaptığı hataları gözler önüne seren; gerekse Toyota ve Japon firmalarının performans göstergeleri bazında açık ara önde olduğunu yazan bu proje raporu, Otomotiv sektöründe dengeleri yeniden kuracak olan değişimin ilk habercisi olmuştu.
YALIN DÜŞÜNCE, YALIN ÜRETİM VE YALIN ÇÖZÜMLER
Dünyayı Değiştiren Makina’nın gördüğü ilgi ve otomotiv sanayisindeki potansiyelleri ortaya koymasından sonra birçok otomotiv üreticisi zamanında Japonlara öğrettikleri Toplam Kalite ve Toplam Verimlilik ile ilgili uygulamaları onların yöntemleriyle yeniden öğrenmeye koyuldular. Tam Zamanında Üretim – JIT Sistemleri – Just In Time Production Systems adı altında birçok firma Toyota Üretim Sistemi’nin ortaya koyduğu üretkenlik ve verimlilik modellerini kendilerine uyarlamaya başladı. Ancak sektör sadece otomotivden ibaret değildi. Birçok yan sanayi ve digger sektörler de maliyetlerini azaltıp benzer yöntemler ile verimliliklerini arttırmak zorundaydılar.
Bu konudaki ihtiyacın farkında olan Daniel Jones ve James P. Womack Dünyayı Değiştiren Makina’yı yazarken edindikleri tecrübeleri Yalın Düşünce – Lean Thinking Adı altında birleştirip 5 temel ilke üzerinde şekillendirerek diğer sanayi kuruluşlarına uyarlamaya çalıştılar. 1996 yılında Toyota’nın öncüsü olduğu bu Yalın Düşünce’yi birçok sektör uygulaması ile destekleyerek Yalın Düşünce adlı kitabı yazdılar. Bu kitap Yalın Üretim uygulamalarının farklı sektördeki başarı hikayalerini anlatıyordu.
Aynı ikili daha sonra 1998 yılında ilk Yalın Enstitü’yü Amerika’da kurdular. Bunu dünyada kurulan diğer Yalın Enstitü’ler takip etti. 2002’de ise Yalın Enstitü Türkiye kuruldu. Yalın Düşünce kitabını 2005 yılında yayınlanan Yalın Çözümler kitabı takip etti. Bu kitap da üretim dışı süreçlerde israfın azaltılması ve böylece “Değer” katan faaliyerlerin arttırılması ile ilgili çalışmaları örnekliyordu.Yalın Enstitü’ler bugün 17 ülkede üretim ve üretim dışı tüm süreçlerde verimliliği arttırmak ve israfı azaltmakla ilgili faaliyetlerini sürdürerek yaratılan “Değer”i arttırmak için çalışmaktadırlar.
Can Yukselen