Bu fotoğrafı Şişli’deki bir kitapçıda çektim. Olaylara fazlasıyla Yalın Gözlüğü takıp bakmaya başlayınca her şeyi Yalın Araçlar mertebesinde yorumlamaya başlıyorsunuz.Bilgilendirme tabelaları 5S; çeşitli uyarı araçları birer Poka Yoke; birtakım göstergeler ise bir anda görsel yönetim aracı olarak görünüveriyor gözünüze.
Bu seferki ise tam bir Değer Akışı aracı. Siparişleri kontrol etmenin ve hatta üretimi tetiklemenin en kolay yolu.Belki de uğraşıp didinsem süpermarket kavramını bundan daha iyi anlatamazdım. Eee Taiichi Ohno‘nun esinlendiği yer Amerikan Gross Market’lerdeki raflar olunca ben de kitapçıdan size güzel bir örnek vereyim istedim. Hatta işi, kavramın salt manasından biraz öteye taşıyıp sipariş genliği ile de ilişkilendirdim.
İlk fotoğraf bu kitapçının çok satanlar rafından. Gördüğünüz gibi bu kitaplar yeni baskıya giren gruptan olduğu için talebi haliyle fazla sıklıkla tüketildiği için raflara çokça koyulmuş.İkinci fotoğraf ise kitapçının iç kısımlarından bir kare. Burada ise kategorilere ayrılan raflardaki kitapları incelediğinizde bir ya da iki kitaptan fazlasını göremiyorsunuz. Kitap çıktıktan belli bir süre sonra talep normalize olduğu için haliyle birer ikişer sipariş etmekten başka çareniz kalmıyor.Çok satanlar gibi sipariş etseniz kitapçıyı depoya çevirirsiniz. Çok satanları birer ikişer sipariş etseniz “stock out”a düşüp müşteriye rezil olursunuz. Çok satan bir kitabı satamamış olursunuz.
Adamlar işi çözmek için napmış peki? İşin sırrı süpermarket ve sipariş seviyelerinde saklı. Talep genliği farklı olan ürünleri aynı sipariş genliklerinde envantere sokmanın yolu sipariş seviyelerini ve sipariş büyüklüğünü ürüne özel şekilde ayarlamaktan geçiyor.
Çok satanlar listesinde Top 5’teki ürünü 10’arlı olarak sipariş edip; raflardaki seviyesi belirli bir düzeyin altına indiği anda basımevini tetiklerken; ilk 5 kadar talep görmeyen ancak kategori raflarındakiler kadar da talebi düşük olmayan ürünleri ise belki daha küçük partilerle sipariş ediyorsunuz. Dikkat ederseniz çok satanlar listesindeki sırada geriye düştükçe kitabınızın rafta kapladığı yer azalıyor.
Talebi normalize olmuş ürünlere gelince: Onları tek parça akış mantığı ile basımevinden çekiyorsunuz. Yani yerine tamamlıyorsunuz. Talebi ne zaman olursa yerine aynısından bir tane daha sipariş ediyorsunuz. Çünkü bu tür ürünlerin talep genliği Top 10 listesindekilere göre oldukça yüksek. Olsa olsa birer ikişer adetten fazla alınmıyor.
Görüldüğü gibi sipariş ve ürün tipine göre kullandığınız yöntem oldukça farklılık gösteriyor. Körün bellediği gibi tek bir yönteme tutulup kalmak; “Ben Yalın yapıyorum, tek parça akış olmadan bu iş Yalan!” demekle çark dönmüyor. Mesele ürüne, talebe, siparişe uygun metodu seçip ona göre ilerlemek. Değişen şartları gözeterek bu sistemin sürdürebilirliğini sağlamak.Birinde “yerine tamamlama”yı uygularken ötekinde süpermarket seviyelerini ayarlamak; talepler değişince süpermarket yapısından Tek Parça Akış’a geçmek. Yeni baskı girince belki tekrardan Süpermarket’e dönmek…
Peki fabrikalarda ne yaptığımıza gelirsek: Yalın yaptığını sanıp “stock out” olanlar mı dersiniz; yoksa süpermarket seviyelerini belirleyemeyip dağı taşı envanterle dolduran mı dersiniz.Bizde hepsi mevcut.Yalın’ı bi proje sanıp oldu bittiye getiren; şalteri açınca sistemin saat gibi işleyeceğini zannedenler var. Olay bu kadar basit olsaydı, anahtar teslim Yalın Proje satardık bizler de.
“Uyarlama, kendi sistemine adapte etme; dinamik koşullara göre metodu güncelleyip her daim yaşanabilir, yaşayabilir hale getirme. Yalın’ı bir proje olarak değil, bir “Yolculuk” olarak görebilme”
Bunları içselleştirmeden işe koyulan; sonra da “bu iş olmadı!” deyip projenin kellesini uçuran yöneticilere sesleniyorum.
…
Bir Kitabevi’nden Yalın Manzaralar.
İşte YALIN DÜŞÜNCE’nin özeti. İşte hayatın bir parçasından; bir KİTAPÇI’dan bir Yalın Aracı, SÜPERMARKET’i anlatmanın yolu.
Kitapçılarda…
Sevgiler