Çok basit anlamıyla ders çıkarma gibi görülen Japonca kökenli Hansei kelimesi; kişisel yansıma (self-reflection) veya öz eleştiri olarak Türkçeleştirebiliyor olsa da anlamı, bu sözlük tanımından çok çok daha derin. Kültürel bağlantıları ve felsefesi ile ele alındığında, günlük işlere bakış açımızdan, yönetim yaklaşımımıza, iş ahlakımızdan, çalışanlara olan saygımıza; ve hatta toplumsal ilişkilere bakıldığında, gün içerisindeki stres düzeyimizden algılanma biçimimize kadar çok derin anlamlar içeren apayrı bir yüzleşme hali.
Gelin bu haftayı Hansei’nin ve altında yatan felsefenin iş yapış, toplumsal yaşam ve kişisel gelişimimize olan etkilerini inceleyerek geçirelim.
NEDİR BU HANSEİ?
Yalın Kavramlar sözlüğünden birebir alıntı yaparsak Hansei; “Geçmişe bakılarak bir proses veya kişisel kusurların nasıl iyileştirilebileceğinin düşünüldüğü bir sürekli iyileştirme uygulaması ve Kişisel yansıma (self-reflection) teriminin Japonca karşılığı” olarak tanımlanıyor (LEI, 2008).
Bana kalırsa Hansei’yi dürüst ve derinden yapılan; bir “özeleştiri” veya “yüzleşme” olarak da adlandırılabilir. Dürüst, sizi ve olayları manipüle etmeyen bir lider (yönetici-direktör-müdür değil dikkat edin!) ile çalışıyorsanız bu kişiden gelecek yansımalar da Hansei için iyi bir temel teşkil edebilir. Geçmişe dönük hatalardan ders çıkararak, gelecekte sorun teşkil edecek arazlardan bünyeyi arındırmak olarak da tanımlanabilir.
“BİREY DEĞİL ETKİLEŞİM ODAKLI OLABİLMEK”TİR
Kişisel yansıma derken buradaki “özeleştiri”, kendinizi aşağılamak ya da kusurlarınızı ortaya çıkararak sizin ne kadar berbat bir karaktere sahip olduğunuzu kendinize yansıtmanız değil kesinlikle. Bizim işimiz karakter ile değil. Derdimiz, özeleştirinin etkileşim boyutunu kavramak! İşte burası Hansei’nin en önemli ve en kritik unsuru. Yaşadığınız probleme olan yaklaşımınızın kişisel boyutta bir hesaplaşma mı yoksa bunun çevrenize olan etkileri boyutunda bir yansıma mı olduğunu kendinize dürüstçe açıklamalısınız.
Bir örnek vermek gerekirse;
“Çiçekler çok güzel kokuyor; bunları koparıp eve götürürsem eşim ve çocuğum çok mutlu olur” ben merkezciliğinden; “Eğer bu çiçekleri koparırsam bu parktan faydalanan herkesin göz zevkini bozar ve doğayla etkileşim hakkına tecavüz etmiş olurum!” Hansei’sine gelebilmektir aslolan.
Veya;
“Trafik çok sıkışık, emniyet şeridinden gidip yolculuk süremi kısaltırsam, akşam evde eşimle daha çok vakit geçiririm (veya daha çok dinlenirim)” ben merkezciliğinden; “Eğer bu emniyet şeridini kullanırsam; hem trafik kurallarına uyan şoförlere saygısızlık etmiş olurum; hem de acil bir durum olması halinde müdahale süresinin uzamasına sebep olurum” Hansei’sine geçiş yapabilmektir.
Gelin son kez, bunu bir de iş ortamında örnekleyelim;
“Haftalık müşteri talepleri her geçen dönem artıyor; bakım için süre ayırmaya devam edersem fazla mesai yapmak zorunda kalır ve maliyetleri arttırırım, en iyisi bu hafta bakımı es geçeyim” planlama-merkezciliğinden; “Eğer ekipmanı periyodik bakım süresini vermezsem beklenmedik arıza ihtimalini arttırabilir veya kalite hatasına sebep olabilirim; dolayısıyla bu çok daha büyük bir krize sebep olabilirim” Hansei’sine geçiş yapabilmektir.
Gördüğünüz gibi buradaki yansıma, ne salt bir Polyanna’cılık; ne de mazoşist bir karakter eleştirisi. Hansei apaçık bir etkileşimsel farkındalık ve insana, çevreye, topluma saygı hali.
“OBJEKTİF OLABİLMEK”TİR
Kendinizin iyi yönlerini, övünülecek taraflarını anlatmakta cüretkar olduğunuz kadar; iyileştirilmesi gereken (olumsuz değil!) özelliklerinize aynı şeffaflıkta bakabilecek olgunlukta olmak lazım. Hepimiz genellikle iyi olduğumuz tarafları anlatırken çok daha rahat ve ben merkezli davranırken; söz konusu kendimizin iyileştirilmesi gereken tarafları olunca susup kalıyoruz.
Bunun en güzel örneği, öğrencilik yıllarımızdan hepimizin hatırlayacağı gibi; Yüksek Not gelince “Ben çok iyi not aldım!”; düşük not gelince “Hoca Bana Düşük Not Verdi!” yaklaşımı. İşte bu yaklaşım Hansei’den uzak algıla(n)ma biçimimizin en güzel ve tipik örneği.
Bunun arkasında yatan faktör ise yetiştirilme tarzımız ve kültürel yapımızın getirdikleri.
“GEÇMİŞ ALIŞKANLIKLARDAN ARINABİLMEK”TİR
Çocukluktan beri “aslansın, kaplansın, yürü be yaparsın!” nidalarıyla büyüyen biz erkeklerin ve “benim güzel kızım, cici kızım, o sakın üzülmesin ağlamasın” telkinleri ile yetişen kızlarımızın kusursuz olduklarına ve ne yaparlarsa yapsın doğru yaptıklarına olan inancı öyle fazla ki herhangi bir olumsuz vakada hemen enseyi karartıveriyoruz.
Olası bir eleştiri halinde hemen kendimizi savunmaya geçen bir mekanizmaya sahibiz. Bu durum X,Y ve Z kuşaklarının tümünü içine alıyor. Alıngan bir tavır ile karşı taraftan gelen eleştiriyi yumuşatamayan bünyelerimizin bahane üretmekte ne yazık ki üstüne yok.
Durum böyle olunca ne bir iyileştirme projesini, ne ailevi bir problemi, ne de mesleki bir diyaloğu sağlıklı bir şekilde yönetebiliyoruz. Neden mi? BAHANE ÜRETMEK EN KOLAYI DA ONDAN! Karşıdan gelen eleştirilere üretilen bahaneler ve kendini kapatma hali ile bir adım bile ilerleyemiyoruz. Hemen küsüveriyor, mücadele için yeniden ayağa kalkmaya üşeniyoruz.
“KAIZEN’İN KİLİT TAŞI”DIR
İşte tam da bu yüzden Hansei Kaizen‘in kilit taşı oluyor. Amacınız, bir süreci, bir işi veya bir ürünü-hizmeti iyileştirmekse; burada salt problem çözme teknikleri kullanarak başarıya ulaşamazsınız. Bu problemi çözen unsurlar o araçlar değil, sizin takımınız ve sizlersiniz. Dolayısıyla yapacağınız her çalışma sonunda kendinize birtakım sorular sormalısınız. Aşağıdakiler şimdilik benim aklıma gelenler. Bu listeyi Hansei felsefesi doğrultusunda kabartabilirsiniz.
- Benim bu süreçte iyileştirmem gereken, düzeltmem gereken hatalarım neler?
- Benim hangi davranışım, yaklaşımım (karakter özelliğim değil!) ne tür olumsuz veya olumlu bir etkileşime sebep oldu?
- Hangi bahaneleri üreterek süreci olumsuz etkiledim?
- Hangi durumlarda ben merkezli düşünerek odaktan uzaklaştım?
- Bu süreçte edindiğim tecrübeler sonrasında neler hissediyorum?
- Bundan sonra hangi hatalı yaklaşımı yapmayacağıma söz veriyorum?
- Sürekli iyileşme adına kendimde neleri daha iyi yapmalıyım?
- …
Ancak bu soruları doğru cevaplayabilirseniz Yalın Düşünce’nin 3P felsefesine ve Hansei’ye uygun hareket etmiş olursunuz ve problem çözme, iyileştirme ve sürekli gelişim’de kalıcı yol kat etmeye başlarsınız. Hep söylediğim gibi bu işin bedeni araçlar, ruhu ise insan ve kültür!
PEKİ SİZİN HANSEI’NİZ NEDİR?
Daha fazla Üstün Dökmen’lik Doğan Cüceloğlu’luk taslamak bana düşmez. Ben işin Yalın ile olan etkileşimi tarafındayım. Ama bana sorarsanız hepimizin kendine sorması gereken soru şu olmalı:
“Bu süreç, bu problem, bu değişim, bu dönüşüm, bu proje veya en sıcak gündemimiz olan bu seçim sonrası ben kendime ne dersler çıkarttım? Neyi değiştirebilirim, neyi geliştirebilirim?”
Bahane üretmeden, suçu başkasında bulmadan, kendimize dönerek, etkileşimleri gözeterek…
“Kişisel yansımam (hanseim) nedir benim?”
Sevgiler
Can Yükselen