Geçtiğimiz hafta söylemeye belki fırsat bulamadım; ancak şu an bu yazıyı Japonya yolunda ilerleyen bir A330’un içinden yazıyorum. Aslında haber verebilirdim; ancak malum yaşanan pasaport krizinden dolayı gidişim bir türlü netleşemediğinden kesin haber gelmeden ne kendimi heveslendireyim ne de bu blog sayfasında tuttuğum bir sözü yerine getiremeyeyim istedim.
Bu yazıyı aktarma noktam olan Abu-Dhabi havalimanından post ettiğimde muhtemelen Japonya’ya 11 saat yolum kalmış olacak.
“E tamam Yalın Danışman, yoldasın anladık da niye gidiyosun oralara, turistik mi olay yoksa başka bi niyetin mi var?” diyenleri fazla kızdırmadan neden gittiğimi anlatayım.
Bu benim geçtiğimiz yıldan beri kovaladığım bir eğitim programı. Programı AOTS (Assosiation Overseas of Technical Scholarship) adlı bir kuruluş (diğer bir adı da HIDA-AOTS) düzenliyor. Türkiye’deki bu kursa gidenlerin bir derneği bile var. Bu dernek Yalın Enstitü’nün girişimleri ile birlikte kurulalı neredeyse 3 yıl oluyor. İsteyenler buradan daha ayrıntılı bilgi edinebilirler. Eğer 25 ile 60 yaşları arasında iseniz ve bir şirkette fiili olarak çalışıyorsanız ve/ya benim gibi danışmanlık yapıyorsanız; ilgi alanınıza uyan bir programa başvurup; eğer kabul edilirseniz benim gibi gidebiliyorsunuz. Hem de burslu!
“Herif danışman oğlum adam tabi gidecek, bize bu bursu yedirmezler! Kesin torpil var kesin!” diye düşünmeyin sakın. Gayet sade bir Türkiye vatandaşı olarak başvurdum ve kabul edildim. İşin Alamet-i Farikası böyle müthiş bir fırsattan Türkiye’de kimsenin haberdar bile olmaması. Durum böyle olunca meydan da benim gibi uyanıklara kalıyor.
Japon hükümetinin desteklediği bu nadide program ile hem de çok cüzi rakamlar harcayarak Japonya yollarına düşmek bana nasip oluyor. Bu yazıyı okuyan şanslı kişiler en azından böyle bir programın varlığından haberdar olacak neyse ki.
“İlgi alanı dedin de biz üretimci değiliz ki” diyenler de üzülmesin, olay sadece TPS ve Yalın değil haberiniz ola. E malum herkes biliyor benim ilgili olduğum alanı. Dolayısıyla ben Üretim yönetimi ile TPS’i harmanlayan bir programı tercih ettim. 10 gün boyunca bu işin ustalarından TPS’i yerinde öğrenecek ve hatta Toyota fabrikasını bile ziyaret etme fırsatı bulacağım. Üstüne üstlük bir de dünyanın dört bir yanından TPS’i öğrenmek için gelen insanlarla tanışacağım.
Ama bu yazıyı okuyanlar gidemeseler bile yine şanslı onu da söyleyeyim. Ben sadece oraya eğitime gitmiyorum şimdiden belirtip,burada sözümü vereyim. Eğitim salonuna tıkılıp kalmak yok! Önce Nagoya’yı bi arşınlıyacam (eğitim merkezi orada olduğu için) sonra Toyota City’ye gidip Nagoya’daki bu bölgede Toyota’nın ilk fabrikasını ziyaret edip müzesini gezerek ruhunu biraz koklamaya çalışacağım. E tabi bu kadarla kalmayacağımı belirteyim. Oradan yolum başka bir şehre düşecek, “Bu iş kültür işi mi değil mi, neden Japonlar yapıyor da biz “bazen” yapamıyoruz; yoksa onlara benzemiyor muyuz?” sorularımın cevabını aramak, Japon kültürünün kökenlerini sorgulamak için Kyoto’ya gideceğim.
Orada edindiğim tüm deneyimi birebir aktarıp, sizlerle fotoğraflarla paylaşacağım. Tabii kısa yazı, bol görsel ile. Kafamdakileri biriktirip uzun yazılar da yazacağım elbette; ama döndükten sonra. Nasıl olsa yazacağım malzeme bana tahmin ediyorum 8-10 ay yetecek. O yüzden fotoğraflardaki satır aralarını okumak için biraz sabretmeniz gerekebilir. Ha dayanamaz yazarım o ayrı! Şansınıza…
Tabi Türkiye’de olmadığım için bu kadar sık Tweet atamayacağımı genelde günlük post’lar ile idare edeceğimi üzülerek belirteyim. Türkiye’ye dönünce ben çıkarırım acısını merak etmeyin.
Şimdi Abu Dhabi havalimanındayım. 11 saatlik bir yolculuk beni bekliyor. Japonya’da Nagoya’da görüşmek üzere…
Sevgiler
CY