Sezonun ilk yazısını yumuşak karna sahip bir konu üzerinden başlatmak biraz ilginç olacak ama; sezon açılışına da böyle ilginç bir konu yakışırdı zaten… Madem bu blog sayfasının adı Yalın Danışman; burası benim meydanım; o zaman kendi çöplüğümde istediğim gibi ötme hakkına sahibim. Hele ki Yalın konular ve terimler ile ilgili bilgilere ulaşmak bu kadar zor iken bu benim naçizane hakkım olmalı öyle değil mi ?
Danışman deyince akla ilk gelen terim için ben ne kendimi ne de sizi yorayım TDK‘nın sözlüğünde geçen anlamı sizinle paylaşayım: Bilgi ve düşüncesi alınmak için kendisine danışılan görevli kimse.
E TDK böyle diyorsa ona saygımız sonsuz, koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Dil Kurumu. Ama ne diyor dikkatle bir daha irdeleyelim. Bilgi ve düşüncesi diyor, bilgi ve düşünce !
Ama ne yazık ki bilgi ve düşünceyi; uygulayıcı ve üretici olunmadığı için emek harcanmayan bir iş olduğuna inanan; danışmanlığın “hap yap para kap” tarzı bir iş olduğunu falan iddia edenler var bu memlekette. Güya danışman Alın teri dökmüyor, oradaki uygulamada direkt olarak emek harcamıyor diye, bunun kolay bir iş; ve sadece ahkam kesmekte ibaret olduğunu sananlar var.
Madem olay bu kadar basit, Türkiye’de neden bu kadar yönetici şirketinde danışman çalıştırıyor, neden birçok üretim yöneticisi bilgi ve vizyonunu geliştirmek için danışmanlardan rehberlik bekliyor. Eğer olay bu kadar basitse, bu kadar uygulama yapan, bu kadar üretimde, sahada emek harcayan bu adamlar varsın da yapsın o zaman! Hatta bize de yol göstersinler, biz de o eksik (!) olan saha tecrübemizi; pardon tecrübesizliğimizi onların engin ve eşsiz bilgileriyle körleyelim.
“Sakin ol Yalın Danışman; amma da sinirlisin, sakin ol biraz!” diyenler hiç korkmasın aslında sinirimden falan yazmıyorum bunu. Amacım bazı şirket yöneticilerinin danışmanlar ile ilgili düşündüklerinde kendilerinin ne kadar komik duruma düştüklerini göstermekten ibaret. Elbette yukarıdaki paragrafta yazdığım gibi düşünmüyorum. Eğer öyle düşünseydim, bu blog sayfasında bu kadar yazı paylaşmaz Taiichi Ohno ve diğer usta senseilere saygısızlık falan etmezdim.
Eğer Genchi Gembutsu diyorsam, ve Taiichi Ohno’yu biraz biliyorsam, Japonya’ya gidip bu işi az çok yerinde öğrenmişsem bu yazıyı okuyan herkes benim hiç de öyle düşünmediğimi adı gibi bilir !
Öncelikle iki konuda helalleşmek gerekiyor.
1- Danışmanın bilgi ve düşüncesinin yol göstericiliği
2- Danışmanın tecrübesinin niteliği
Bilgi ve düşüncesinin yol göstericiliğini eğer aynı sektörden örnek ve uygulamalarla göstermeyen bir danışman; ne yazık ki birçok kişi tarafından “siz bizim işi bilmezsiniz, … sektörü otomotiv sektörüne Toyota’ya benzemez!” laflarıyla püskürtülmeye çalışıyor.
İnanın, danışmanlık kariyerinin baharında biri olarak onlarca farklı sektörden firma gördüm ama; bir tane firma yetkilisi görmedim ki (Sözüm Meclisten Dışarı) benzeri bir durumla karşılaştığında bu lafı etmiyor olmasın!
Tamam, anlıyorum, sektör farklı iş farklı, proses farklı ama; hiç mi benzerlik yok birader, ucundan kıyısından anlattığım şeyden hiç mi feyiz almadın, hiç mi kendi sektöründe uygulanacak bir tanecik örnek bulamadın!
“El insaf!” derler adama! Zaten benim orada bu kadar farklı sektördeki bu kadar uygulamayı anlatmamın sebebi; senin de uygulayabileceğine inandığım ve bu heyecanı kendimde bulabildiğim içindir. Ben firmanın sahibi değilken; bu kadar heyecan duyarken sen nasıl oluyorsun da anlattıklarımdan zerre kadar heyecanlanmıyor; aksine tezlerimi çürütmeye çalışıyorsun!
Zaten bu heyecanı içinde taşıyabilen, bu inovatif uygulama becerisine sahip olabilen vizyon sahibi yöneticiler; başarılı oluyor Yalın Uygulamalarda. Eğer senin yaratıcı zekanı engin sektör tecrübenle birleştiremeyeceksek (yukarıda yazdığım sözde kibirli paragrafa cevaptır); bilgi ve birikimini Yalın Uygulamalara uyarlayıp birlikte yeni bir konsept yaratamayacaksak, sen sadece benim bilgimden ben ise senin sadece parandan faydalanacaksam; yaptığım işin ne kıymeti ne keyfi var!
Genchi Gembutsu yapmadan (Yerinde gidip görmeden) sadece ahkam keserek danışmanlık yapılsaydı; Taiichi Ohno üretim hattının orta yerine bir daire çizip mühendis ve hat liderlerini israfları gözlemeleri için mesai boyunca o çemberin içinde tutmazdı. İsraflar, hatalar, problemler, Kaizen‘ler ancak ve ancak sahada görülür. Danışmanlar bunun elbette farkında; ancak zaman ve sektör bilgisi de sizlere nazaran göreceli olarak kısıtlı. Ne var ki bu kısıtlı sektörel tecrübeye rağmen birçok başarılı uygulamanın ardında imzası, ve diğer sektörlerde karşılaştığı birçok alternatif çözüm önerisi var. Sahaya birlikte gidip, onun teorik ve önceden birçok sektörde tecrübe edilmiş bilgisini alternatif örneklerle değerlendirip yeni bir konsept yaratmak varken, bu karşı geliş, bu muhalefet bu statükocu tavır niye?
Hani rahmetli Barış Manço derdi ya! “Sözüm Meclisten Dışarı Dostlar; ama kendimi Hıyar gibi hissediyorum!”
Sektördeki bu vizyon(suzluğ)u gördükçe, gelecekteki güçlü Türkiye Ekonomisi için daha çoook fırın ekmek yememiz gerektiğini ister istemez düşünüyorum. Beni tek umutlardan; egolarından ve sektörel ilahlığından kurtulup farklı uygulamaların yapılabilirliğine inanan; inanmasa bile en azından saygı gösterebilen yöneticiler. Eğer onlar da olmasaydı, onlar da bu işe inanmasaydı Yalın Düşünce‘yi ne uygulayabilir; ne de insanları Yalın Uygulama örnekleri ile tanıştırabilirdik.
Geçenlerde bir sohbette fabrika müdürü ile konuşurken kendisinin bir lafı oldukça ilgimi çekti, biraz üzüldüm; ama sonra bıyık altından da ister istemez güldüm. Dedi ki:
“Ben danışmanlık firmaları ile çalışmam, sizler eğitim yapıp para alıyorsunuz; fikir verip başkalarına uygulatıyorsunuz. Benim amacım işletmede Yalın Sistemi kuracak, alıp uçuracak bir adam bulmak; leb demeden leblebiyi anlayacak bu işi alıp yürütecek biri! Öyle değil mi?”
“Peki, öyle olsun!” demekle yetindim.
“Eğer bulursanız öyle biri bana da haber verin; acayip işime yarar” demeyi de çok isterdim; ama bu ilahi(!) ego karşısında susmayı yeğledim.
Böyle düşünen yöneticiler neyin kafasını yaşıyor bilmiyorum ama, bildiğim tek bir gerçek var ki o da firmada bu kültürü yeşertmeden bir kurtarıcı arayarak zaman kaybetmenin mantıksızlığı…
Bizi de kurtarıcı falan zannedip sonra hayal kırıklığına uğrayanlar var.
Ben Süperman falan olduğumu iddia etmedim ki; sen benden neden fabrikanı kurtarmamı bekliyorsun. Benim işin aynı TDK’nın dediği gibi bilgi ve düşüncemle senin sektörel tecrübeni birleştirip yeni bir Yalın Uygulamayı senin şirketinde deneyimlemek. Gerisi hikaye…
Senin tek bir işteki 30 yıllık tecrübenle, benim bir yıldaki 30 şirketlik tecrübemin buluşmasıdır danışmanlık. Senin firmadaki problemlerle boğuşmaktan okuyamadığın literatürü tarayıp sana hazır bilgi akıtırken; sektörel bilgi eksikliğimi senin yardımlarınla gidermektir. Ne literatürü taramamak senin suçun; ne de sahada engin bilgiye sahip olmamak benim kabahatim. Biz zaten birbirimizi tamamlamak, gerçek şirket amacına ulaşmak için buradayız.
Birbirimizden faydalanabilmek, birbirimize bilgi ve deneyim katabilmek varken danışmanlık ile ilgili bu kadar ters bir algı oluşturmak niye?
Sözüm meclisten dışarı dostlar; ama danışman algısıyla hesaplaşamayanlara sesleniyorum.Sevgiler
CY
6 yorum
Can Bey Merhaba,
Yazınızı okudum,bir yandan da acaba bu insanları bu şekilde düşünmeye iten nedenleri kimler yarattı diye düşündüm.Tecrübelerinizi bilmiyorum fakat 35 senedir verimlilik üzerinde çalışan bunun son 15 senesini de salt Yalın Üretim ve Kaizen’e ayıran bir kişi olarak temin ederim ki bunun en büyük nedeni; 3 çalıştaya katılıp iki kitap okuyan ertesi sabah kalktığında ben Yalın Üretim Danışmanı oldum diyen ve bugün de bu piyasada dolaşan kişilerdir. İşletmeleri akılalmaz miktarlarda paralar alarak yarıyolda bırakanların sayısının az olmadığını onlara güven duyan “Danışman” ile çalışan birçok firmadan duyduğum gibi yapılanları da kısmen yerinde görmem mümkün oldu.Kötü tecrübeler edinerek ağzı bu kişilerden çok yananların tekrar bir risk almak istememeleri ortadan kaldırılması gereken illet olduğu gibi tekrar bu insanların güvenini kazanmak da hepimiz için bir görevdir.
Yazınıza kısmen katıldığım gibi asıl sorunun yıkılan güvenin tekrar sağlanması ile ortadan kaldırılacağına inanıyorum.
Başarılar dilerim.
Cengiz Bey, Değerli katkılarınız ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Sizin de belirttiğiniz gibi işin ehli olmayan kişiler ne yazık ki önyargıların güçlenmesine ve inancın yitirilmesine sebep oluyor. Ancak belki toplum olarak bu problemin altında yatan en büyük sorunsallarımızdan biri de egolarımızın arkasına sığınarak birşeyler öğrenme fırsatlarını kaçırıyor olmamız. Bu durum hem danışan hem de danışman için geçerli. Danışmanlıkta ne yazık ki kitabi bilgiler bazen yetmeyebiliyor, seminer ve etkinliklerde edinilen bilgiler ise aktarılan pembe bir tablodan ibaret.Bu konuda size tamamen katılıyorum. Sahada bu konuları tecrübe etmeden, uygulama yapmadan (danışman olarak ya da olmayarak) bu işe girişmek imkansız.
Ne var ki kariyerine danışman olarak başlayıp bu işe önce sahada usta danışmanlarla birkaç yıl pişerek, sonrasında ise öğrendiklerini yine sizin gibi ustaların nezdinde yürüterek sürdüren benim gibi birçok genç danışman var. Ancak kilit nokta her iki taraf için de; ne olursa olsun bilgiye, öğrenmeye, öğretmeye aç, paylaşıma hevesli olup, karşılıklı güven ortamını kurabilmek.
Yıkılan güvenin tekrar inşa edilmesi için yapılması gerekenleri sizin tecrübelerinizden dinlemek isterim.
Tekrardan Teşekkür Ederim
Pazar büyük size de yer var neyin kavgasını yapıyorsunuz ki ? İç hesaplaşmamı yoksa hak ettiğiniz yerde olmadığınıza mı inanmaya başladınız ? bu yazı bence kendini gözden geçiren birilerinin yazısıdır ve hiç kimseye bir katkısı yoktur..
Sayın Yalın Eleştirmen, bu yazı sektördeki yanlış algıların ardında neler yattığıyla ilgili naçizane bir tespittir. Sizin de şüpheniz yoktur ki yazdıklarım ve yaptığım bu yorum Egosu ile barışamamış ve danışmanlığa mal ettiğim hesaplaşma konusunu kişiselleştirerek pazara hiçbir katkıda bulunamayanlar için kaleme alınmıştır. Bu algıyı eleştirmek ve sonrasında değiştirmek, bu meslekten para kazanan herkesin bir borcudur.
Her yerde olan bir mevzu bu.Hak etmeyen insanların çokça ortaya çıkması normal.Son günlerde bu moda “sosyal medya uzmanı” şeklinde de türemeye başladı.Benim sizin yalın konusundaki çalışmalarınızdan veya bilginizden şüphem asla olmadı.Benim eleştirim sizin neden bu konuda rahat olmadığınızla ilgiliydi.Kaygılarınızı anlıyorum.
Bazen sadece bilgi vermek ve kitabi yazılar paylaşmaktansa; yaşanılan sorunları dile getirip şu tartışma ortamını sağlayabilmek de benim bir diğer misyonum. Kaygıları paylaşmak ve bir çözüm yolu bulmak için çabalayanlardan olmak dileğiyle… Teşekkürler