Daha önceleri de keyifle okuduğum Mahfi Eğilmez Hocamın son kitabı Kolay Ekonomi; bu konuda bilgi sahibi olmak, ve ortalıkta dönen birçok safsatayı bertaraf etmek için bir başucu kaynağı… Kendisini www.mahfiegilmez.com adlı blog sayfasından da takip ettiğim Mahfi Hoca’nın kapasite kullanımı ve GSYH (Gayrisafi Yurtiçi Hasıla) ile ilgili yazdığı yazılar, aslında Türkiye’nin kurtuluş yolunun neresi olduğunu anlatıyor. Madem kurtuluş yolu belli, bu kurtuluşa erişmek için ne yapılması gerektiği ile ilgili de biraz Yalın Danışman konuşsun…
Mahfi Hoca Bir Sayfada GSYH Dersi başlıklı yazısında şöyle yazmış:
“Bir ülkede belirli bir dönem içinde (3 ay, 1 yıl) üretilen bütün nihai malların piyasa fiyatları üzerinden toplanmasıyla oluşan toplam değere gayrısafi yurtiçi hasıla (ya da kısaca GSYH) diyoruz. Bir ülkede bir yıl içinde yalnızca 1000 adet ekmek, 25 kg beyaz peynir ve 500 şişe su üretildiğini ve ekmeğin adedinin 1 TL, beyaz peynirin kilosunun 10 TL, suyun da şişesinin 0,50 TL’den satıldığını varsayarsak GSYH’yı şöyle hesaplayabiliriz:
GSYH = (1000 x 1) + (25 x 10) + (500 x 0,50) = 1.500 TL”
Ekonomik Büyüme Ne Demektir? başlıklı bir diğer yazısında ise aynı örnek üzerinden giderek ekonomik büyüme ile GSYH arasındaki ilişkiyi anlatmış:
“2011 yılı başında yeni bir fırın devreye girmiş ve ekmek üretimi 1100 adede yükselmiş ve fiyatlar değişmeden kalmış olsun. Bu durumda 2011 yılının GSYH’sı şöyle hesaplanır:
GSYH = (1100 x 1) + (25 x 10) + (500 x 0,50) = 1.600 TL
Bu ekonomi 2011 yılında bir önceki yıla göre ((1600 – 1500)/ 1500) 0,067 yani yüzde 6,7 oranında büyümüştür. Fiyatlar artmadığı için bu büyüme hem nominal hem de reel büyümeyi göstermektedir.” diyerek devam etmiş; ama aslolanın reel büyüme olduğundan bahsederek şunu belirtmiş:
“Şimdi varsayalım ki ekmek üretimiyle birlikte ekmeğin fiyatı da artmış ve tanesi 1,25 TL’ye çıkmış olsun. Bu durumda 2011 yılı GSYH’sı şöyle görünecektir:
GSYH = (1100 x 1,25) + (25 x 10) + (500 x 0,50) = 1.875 TL
Bu ekonomi 2011 yılında bir önceki yıla göre ((1875 – 1500)/ 1500) 0,25 yani yüzde 25 oranında büyümüştür. Bu büyümenin içinde fiyat artışları da yer aldığı için buna nominal büyüme deniyor.
Ekonomik büyüme denildiğinde kastedilen fiyat artışlarından arındırılmış büyüme, yani reel büyümedir. Bu ekonomide ekmek üretimi 100 adet artmıştır, gerçek büyüme budur. Çünkü bu büyüme refah artışı getirmiştir. Oysa fiyat artışının yarattığı nominal büyüme yalnızca görüntüyü değiştirmiş, refah artışına katkı yapmamıştır.”
Yani reel büyüme %6,7 olmuş… Gerisi hikaye. Fiyat artışlarından büyümeyi arındırmak lazım. Ama bu 6,7’lik büyüme bu örnekte yeni bir fırın açılarak sağlanmış; bizim bir diğer derdimiz ise elimizdeki mevcut kaynakları daha etkin nasıl kullanabileceğimizi aramak üzerine kurulu. Yalın’ın temel felsefesi de bu zaten. Durum böyle olunca yolumuz yine bir ekonomik terim olan ama aslında Yalın ile çok yakından ilişkili olan Kapasite Kulllanımı’na çıkıyor. Soracağınız soru şu olmalı.
Yeni fırın mı açmak lazım; yoksa mevcut fırını daha etkin mi kullanmak lazım?
Dolayısıyla kendisinden son bir atıfta bulunarak “Sanayi Üretimi ve Kapasite Kullanımı nasıl ölçülür?” başlıklı yazısından bir alıntı daha yaparak sözü kendime bırakayım:
“Her üretim biriminin hiçbir sorun yaşanmayan bir ortamda kapasitesinin tamamı kadar üretim yapması teorik olarak mümkündür. Ne var ki gerçek yaşamda tatiller, enerji kesintileri, arızalar, bakım araları, grevler gibi birçok nedenle üretim aksar. O nedenle üretim birimleri kapasitelerini yüzde 100 olarak kullanamazlar. Bir üretim biriminin 100 birimlik kapasitesini 80 birim üretim olarak kullanması halinde o üretim biriminin kapasite kullanım oranı yüzde 80’dir”
Tüm bu bilgilerin ışında kendinize şu soruları sormanız gerekiyor…
GSYH yükseliyor mu?
GSYH yükseldi de reel mi nominal mi?
Madem reel GSYH önemli, ben ne yapar da reel GSYH’ımı artırırım?
Reel GSYH artışı için illa yeni yatırım mı yapmak lazım?
Hadi cevaplayalım:
GSYH yükseldi mi refah seviyesinin yükseleceği kesin ama bu enflasyonist etki ile olmamalı. Bu bir.
GSYH nominal yükseliyor ise bu enflasyon etkisinden ileri geliyor. Amaç reel büyümeyi yakalamak.Bu iki.
Reel büyümenin yolu ise üretim miktarını artırmaktan geçiyor.Bu da üç.
Üretim miktarını artırmanın tek yolu yeni yatırım yapmak değil ama. Etkin kapasite kullanımı ile mevcut kaynakları daha efektif kullanarak üretim artışını sağlamak mümkün.
Mahfi Hoca kapasite kullanımı için %80 gibi iyimser bir rakam vermiş ve yazısında %72,9’luk Şubat ayı kapasite kullanımından bahsetmiş. Kapasite kullanımı dediğimiz şey bizim Toplam Ekipman Etkinliği dediğimiz olgudan farksız. Ama bir yerde yanlış var sanki! Üzülerek bu rakamın olması gerekenden çok yüksek yansıtıldığını düşünüyorum. Eğer belirli bir hesaplama yöntemi varsa Yalın’daki ekipman etkinliği ile bağdaşmadığını belirteyim.
Birçok işletmede ekipman etkinliğiniz % kaç diye sorduğumda %70-80 gibi rakamlardan bahsediliyor; ancak hesaplamayı ben Yalın esaslara göre yapınca kazın ayağının öyle olmadığı ortaya çıkıyor. Rakam %50 çıkarsa ne ala… Kayıpların çoğu bizim Yalın Düşünce‘de muda olarak adlandırdığımız 7 temel israftan ileri geliyor. Ya malzeme nin tedarik edilmesini bekliyorsunuz, ya hizmet almayı… Ya süreçler arasında kendinizi oradan oraya taşıyorsunuz ya da ürünlerinizi stoklayıp aylar boyunca fabrikada rehin bırakıyorsunuz.
Kapasite etkin kullanılmayınca maliyetlerin artmasının fiyattaki yükselmeye sebep olması çok muhtemel. Fiyat yükselince talebin azalıp kapasitenin daha az kullanılması gibi bir risk ortaya çıkıyor en nihayetinde.
Şimdi “müşteri mi var da kapasiteyi etkin kullanalım” diyenlere fiyatın artık üretici tarafından belirlendiği dönemlerin çok geride kaldığını anlatmak gerekiyor. Siz daha az işgücü ve daha az girdiyle aynı üretimi yapıyorsanız; ya karınızı artırırsınız ya da sizden çok daha ucuz olan (yerli-yabancı) rakiplerinizin fiyatlarına yaklaşırsınız. Siz piyasa fiyatlarına yaklaşınca rekabet gücünüz artar. Rekabet gücü artınca bu daha çok satış anlamına gelir. Daha çok satış daha etkin kapasite kullanımı demektir. Kapasitenizi son sınırına kadar kullandıktan sonra ise yeni yatırımların kapısı aralanıverir.
Bunların hepsi daha yüksek GSYH ve refah demektir. Enflasyonist baskıdan kurtulabilmenin, GSYH’ı reel olarak artırabilmenin tek yolu kapasiteyi etkin kullanabilmektir.
Bunun yolu ise Yalın Üretim‘de israfları görmekten geçer…
Sevgiler
CY